Sâdi Şirâzî’ye ve hatta bazı çağdaş yazarlara atfedilse de kaynağı 2000 yıl önce Beydeba’nın yazdığı Kelile ve Dimne olan şu sözü epeydir zihnimde pişiriyorum: ‘‘Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.’’ Hele de sosyal medya, kendini en masum sananların sanal cenneti oldu. Aslında sosyal medya, tam bir yangın yeri oldu. Bu ahmak kutusunda, bu sahte gerçeklik içinde, çoğumuz elimizde taşımız, bekliyoruz. İncil’de geçer. Zina yaptığı iddia edilen bir kadını taşlamak için can atan topluluğa Hz. İsa şöyle der: “İlk taşı, günahsız olan atsın.” Aklımızı başımızdan alan teknoloji, yaşamın kendisinin bir sınav olduğunu unutturdu. Biz mükemmelmişiz gibi, bizim başımıza gelmezmiş gibi, pespaye bir alaycılıkla, yaradanı inkâr eden bir küstahlıkla, kurnazca ve vahşice hata kollar, harlayacak ateş arar olduk. Gerçek hayatta bu kötücüllükten korunmak daha kolayken, sosyal mecralarda bu iş çığrından çıktı. Hadsizce diğerlerinin yaşamlarının izini sürenler, bir sökük bulsam da ipi çeksem diyenlerin performansı bu mecralarda arşa ulaştı. Linç yangınına odun atanlardan yoruldum.

Sanal dünyada çok takipçili olmak bizi ünlü yapmaz. Fikir lideri yapmaz Fenomen yapmaz. Nitelikli insan yapmaz. Sadece çok takipçili biri yapar. Klişe laftır, ama severim; cenazenize de sanal ağlarınız değil; sahici bağlarınız gelir.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.