BÜYÜME NEREYE ?

Ekonomide 2019’un nasıl göründüğünü anlatmaya, “bütün makroekonomik göstergelerin anası” olarak kabul edilen ekonomik büyümeden başlayalım. Esasında ekonomik büyüme konusunda Türkiye’de epey bir süredir sıkıntı var. Uluslararası Para Fonu IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda belirtilen tahmine göre, 2020’de yıllık büyümenin yüzde 2,5 artacağı ve orta vadede 2024’e doğru yüzde 3,5’i yakalayacağı öngörüldü. Küresel büyümede ise öngörüler iyimser gözükmüyor. Bu durum doğal olarak Türkiye ekonomisi üzerinde de etkiler yaratacaktır. Nitekim Washington’da konuşan IMF Baş Ekonomisti Gita Gopinath, “Son derece hassas bir dönemdeyiz” açıklaması yaptı ve “Gelecek yıl büyüme eğiliminin yükselme göstereceğini söyleyebileceğimizden şüpheliyiz” dedi. Küresel ekonominin yüzde 70’inde zayıflama trendi görüldüğünü belirten Gopinath, toparlanmanın 2020 itibariyle başlayacağını tahmin ettiklerini açıkladı. Büyümenin yavaşlaması ve kırılganlaşmasındaki en büyük faktörün ise uluslararası ticarette yaşanan gerilimler olduğunu belirtildi. Aşağıdaki tablo bize Türkiye’nin dünya ekonomisi içindeki yeri ile ilgili olarak kısa ve özet bilgiler vermektedir. Türkiye’nin GSYH büyüklüğü sıralamasında dünyadaki yeri 2000 yılında 17’nci sırada iken 2002 yılında 20’nci sıraya gerilemiş durumdadır. Bunun en temel nedeni sabit kur sistemine dayalı ekonomik yapının derin bir kriz ile karşı karşıya kalması şeklinde açıklanabilir. Türkiye, yaşanan bu krizin hemen ardından IMF ile yaptığı anlaşma sonucunda ülkeye oldukça yoğun bir sermaye girişi olmuş ve ekonomi hızla toparlanma sürecine girmiştir ve 17’nci sıraya yükselmiştir. Bu sırayı bir süre koruyan Türkiye, son yıllarda yaşadığı ivme kaybıyla geriye düşmeye başlamıştır. 2018 yılında 19’uncu sıraya gerileyen Türkiye’nin 2019 yılında 20’nci sıraya düşeceği tahmin edilmektedir.

EKONOMİK GÖRÜNÜM

Ekonomik görünümde en olumsuz beklentiler sabit sermaye yatırımlarına ilişkin. Sabit sermaye yatırımlarındaki gerileme eğilimi 2019 yılında da sürdü. Hem inşaat hem de makine teçhizat yatırımları ciddi oranda geriledi. Bir ekonominin gelecekteki üretim kapasitesinin en önemli belirleyicisi makine teçhizat yatırımlarıdır. Faiz oranlarındaki gerilemenin makine teçhizat yatırımlarını çok fazla etkilemeyeceğini, yatırım ortamında kalıcı bir iyileşme sağlanamadığı ve etkili bir teşvik sistemi uygulanmadığı sürece yatırımların gerilemeye devam edeceğini öngörmek yanıltıcı olmayacaktır. Önümüzdeki yıllarda AB ekonomileri başta olmak üzere, küresel ekonomide giderek belirginleşen yavaşlama eğilimi ihracat performansını daha da olumsuz etkileyecektir.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’deki getiri oranlarının görece yüksekliği daha spekülatif nitelikteki fonların Türkiye’ye yatırımların artmasına yol açabilecek olsa da, bu ancak dış sermaye girişlerine bağımlı, borç artışına dayanan, inşaat odaklı büyüme modelin bir süre daha canlanmasına ve bunun karşılığında da kırılganlıkların daha da artmasına yol açacaktır. IMF’nin yayınladığı Küresel İstikrar Raporu’na göre yükselen piyasalarda artan dış borçların ekonomileri daha da kırılgan hâle getirdiği tespiti yapılmıştır. Diğer taraftan toplam talebin gerilemeye başladığı bir konjonktürde dış sermaye girişlerinde yaşanabilecek bir artışın yaratacağı büyümenin ise sınırlı olacağını beklenebilir. Jeopolitik risklerinde seyri ve bu tabloya olası etkileri ise belirsizliği korumaktadır.

İŞSİZLİK SORUNU BÜYÜYOR

2019 başında iktidar partisi yetkilileri tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı ile birlikte Türkiye’de 2019’da istihdamda olan kişi sayısının 2,5 milyon artış göstereceği vaat edilmişti. TÜİK verilerini incelediğimizde ise, Aralık 2018’de yüzde 13,5 olan işsizlik oranı, Şubat 2019’da yüzde 14,7’ye kadar yükselse de Eylül 2019’da yüzde 13,8’e geriledi. Aralık 2018’de 4,3 milyon olan işsiz sayısı ise Eylül 2019’da yaklaşık 4,6 milyona kadar yükseldi. Genç işsizlik oranı ise Aralık 2018’de yüzde 24,5’ten, ağustos ayında yüzde 27,4’e kadar yükseldi. Bu da 2009 yılının ilk üç ayından sonra TÜİK tarafından açıklanan en yüksek genç işsizlik oranı olmuştu. Eylül 2019’da ise genç işsizlik oranı bir önceki aya göre azalış göstererek, yüzde 26,1 olarak açıklandı. Genç işsiz sayısı ise 2018’in sonunda 1 milyon 230 binlerdeyken, 2019’da 1,4 milyonlara kadar yükseldi. Aralık 2018’de 27,7 milyon olan istihdamdaki toplam insan sayısı, Eylül 2019’da yaklaşık 700 bin artış göstererek 28,4 milyona çıktı. İşsizlik sorunun çözümü için köklü ve yapısal reformların uygulanması gerekmektedir. Bu da ancak günümüz teknolojik gelişmelere uygun bir istihdam politikası yoluyla sağlanabilir. Bu istihdam politikası için eğitim sisteminde acil reformlar gereklidir. Eğitim sisteminde yapılmayacak bir reform sürecin aynı şekilde devam etmesini sağlayacaktır

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.