TÜRKİYE’NİN İLK E-TİCARET ÖZELLİKLİ DİZİSİ HEPSİBURADA İLE GELİYOR

Büyük markalardaki tecrübelerinin yanı sıra yazdığı kitaplarla da özellikle pazarlama dünyasında adından söz ettiren, 2018 yılından bu yana Hepsiburada Pazarlamadan Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi (CMO) olarak görev yapan Yüce Zerey, pazarlama dünyasına dair önemli bilgiler paylaştı. Zerey, pazarlamacıların sahip olması gereken özellikleri, yapay zekânın iş alanlarına etkisini ve daha birçok önemli konuyu okurlarımız için anlattı.

Bilgi Üniversitesi MBA Programları bünyesinde pazarlama yöneticisi ve öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra Ülker, Türk Hava Yolları, The Coca-Cola Company, Unilever ve son olarak Hepsiburada… Büyük markalarla devam eden kariyer yolculuğunuzda pek çok deneyim elde etmiş olmalısınız…

Çalıştığım her şirket bana hem mesleki hem de insani anlamda çok şey kattı. En önemlisi de insanın her gittiği yerde eksik yerlerini görmesi ve tamamlanma ihtiyacı duyması. Pazarlama dünyası sürekli dönüşen ve gelişen bir forma sahip olduğu için de bu sektörde çalışan birinin daima araştırması, okuması ve elbette paylaşması gerekiyor. Bu döngü her seferinde işlediğinde, kişinin tecrübesi gerçek bir tecrübe oluyor.

Çok yönlü bir kişiliğiniz var, haftalık olarak köşe yazılarının yanı sıra The Profesyonel, Fabrika Ayarlarına Dön ve Mima adlı kitapların yazarı olarak da tanıyoruz sizi. Kitaplarınızın içeriğinden de bahsedebilir misiniz?

The Profesyonel, kendine yaşam amacı olarak sadece mesleğini benimsemiş, dolayısıyla zehirlenmiş insanları anlatıyor. Tamamen bizden yükseliyor bu ses, aramızdan. Kimi zaman da bu ses, iç sesimize dönüşüyor. “Yoksa burada bahsedilen profesyonel ben miyim?” dedirtiyor. Herkesin şapkasını çıkarıp önüne koymasını istiyor. “Ben ne yapıyorum, nereye gidiyorum?” sorularını sordurana kadar ilerliyor kitap. Okuyucu tam o soruları sorduğunda bitiyor. Çünkü cevaplar ikinci kitapta; Fabrika Ayarlarına Dön’de. The Profesyonel’de yapılan tespitler Fabrika Ayarlarına Dön’de birer analize dönüşüyor, çeşitli pratikler eşliğinde okuyucuya sunuluyor. “Doğal ortamını, duygularını ve benliğini bu kirli ortamda nasıl koruyabilirsin?” sorusuna cevap aralıyor. Aslında bir yol arkadaşlığı yapıyor diyebiliriz. O bahsettiğimiz profesyonelin elinden tutuyor. “Bak sen mağaraya girmişsin, hiç ışık yok ama farkında değilsin, gel bana, sana gerçek ışıktan bir demet sunayım” diyor. Okuyucu, yani profesyonel; bu kitapla birlikte başladığı yere değil, kırılma ânına dönüyor. O ânı keşfedip hatayı nerede yaptığını, çevresel faktörlerle eğitim hayatı boyunca elde ettiklerini değerlendiriyor. Mima, tüm umutların söndüğü, hayatın sadece rutin, klişe ve öykünülen statülerden oluştuğu; insanların sürekli üstün performans göstermekten başka hiçbir şeylerinin kalmadığı, tutkuların ve sevgilerin kaybolduğu bir zamanda her şeyi yeniden kazanabilmenin mümkün olduğunu anlatmaya çalışan distopik bir roman. İnsanın kendi özüyle temas kurabildiğinde, başkalarının da kalbine dokunabileceğini gösteriyor. İnsanlığın varoluşundan beri hikâye var. Hikâye anlatımının yıllar içinde formu değişse de hissettirdiklerinde ve kapsamında büyük değişimler olmuyor. Günümüzde hikâye anlatımı daha çok görsel dünya odaklı ilerliyor. Emojiler de, metinle anlatılmış bir hikâyeyi destekleyen görsel ögeler. Görsel ögeler, anlatılan TÜRKİYE’NİN İLK E-TİCARET ÖZELLİKLİ DİZİSİ HEPSİBURADA İLE GELİYOR Büyük markalardaki tecrübelerinin yanı sıra yazdığı kitaplarla da özellikle pazarlama dünyasında adından söz ettiren, 2018 yılından bu yana Hepsiburada Pazarlamadan Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi (CMO) olarak görev yapan Yüce Zerey, pazarlama dünyasına dair önemli bilgiler paylaştı. Zerey, pazarlamacıların sahip olması gereken özellikleri, yapay zekânın iş alanlarına etkisini ve daha birçok önemli konuyu okurlarımız için anlattı. hikâyenin zihinlerde canlanabilmesi için temel destekleyici unsurlar olduğu için Mima’nın hikâyesi de görsel ögeler ve emojilerle destekleniyor. Görsel ve işitsel ögelerle desteklenmeyen metinlerin şansı gittikçe azalıyor, hikâye anlatımının formu değişiyor…

2018 yılından bu yana Hepsiburada’da Pazarlamadan Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi (CMO) olarak görev yapıyorsunuz. Büyük ölçekli şirketlerden e-ticaret alanına geçişiniz nasıl oldu?

Bu zamana kadar farklı sektörlerde, alanının en önemli oyuncusu olan, yerli/ yabancı birçok şirkette farklı görevler aldım. Yaklaşık iki buçuk yıl önceki bu geçiş sürecinde, o zamana kadar çalıştığım sektörlerden daha farklı bir alana geçme kararını vermek elbette çok hızlı olmadı ancak e-ticaret sektörünün dinamizmi, data merkezli oluşu ve özellikle ülkemizde taşıdığı potansiyeli dikkate alarak, Türkiye’nin lider e-ticaret şirketi olan Hepsiburada’da göreve başladım.

Bir röportajınızda Hepsiburada için postmodern start-up tanımı yapıyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Start-up zihniyeti sektörün doğasında olan bir şey. Datanın gücü, her an verdiğiniz anlık kararlarınızın sonuçlarını ve yansımalarını yine anlık görebilme olanağı sağlıyor. Bu sadece pazarlama alanı için değil, operasyonundan satışına, müşteri deneyiminden IT süreçlerine bu şekilde ilerliyor. Bu durum sonsuz bir test ve öğrenme olanağı sağlıyor. Her bir çalışanımız ve ekip arkadaşlarımız günlerine, bugün müşterilerimiz için alışveriş deneyimini nasıl daha iyi hâle getirebiliriz düşüncesiyle başlıyorlar. Yeni özellikler ekleyip, etkilerini gözlemlemek ve ölçümleyebilmek paha biçilmez bir keyif aynı zamanda. Tüm bunlarla birlikte, tabii ki kurumsal bir marka olarak, kurumsallığın dinamiklerini de gözeterek, kendine özgü bir çalışma ortamı oluşuyor.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.