CEO OLMANIN PSİKOLOJİSİ

Genel kanıya göre, CEO olmanın en önemli kurallarından biri psikolojik olarak yaşadığınız problemlerden başkalarına (hattâ kendinize bile) çok fazla bahsetmemektir. Uzmanlık alanım nedeniyle bu yazımda biraz alışılmışın dışına çıkmak ve fazla “kurcalanmayan” CEO psikolojisine eğilmek istiyorum.

Genel olarak bir kişi yüksek bir amaç duygusu olmadan ve yaptığı işi çok fazla ciddiye alamadan bir CEO olamaz. Buna ek olarak, bir CEO insanların onun için çalışmayı isteyecekleri kadar akıllı ve becerikli olmalıdır. Kimse kötü bir CEO olmak ya da kötü şirket yönetmek istemez ama büyük bir şirketi yönetebilme sürecinde her zaman her şey düzgün gitmez ve çoğu zaman çıkan problemler “daha önceden önlenebilir”, hattâ “önlenmeli” olan problemlerdir. İşler bazen kötü gidebilir çünkü dinamik ve çok rekabetçi bir piyasada ayakta kalabilmek için çok yönlü bir insan topluluğunu örgütleyebilmek oldukça güç bir iştir.

Eğer 10 kişilik bir grup yönetiyorsanız, bu işi az hata ile yapmak oldukça kolaydır ama eğer 1000 kişilik bir organizasyonu yönetiyorsanız hatasız bir süreç mümkün olamaz. Böyle bir ortamda, şirketiniz sizin daha önceden asla tahmin edemeyeceğiniz birçok sorunla karşılaşacaktır. Çalışanlarınızın zamanlarını yönetemiyor olmalarını, birbirleri ile iyi ilişkiler kuramıyor olmalarını ya da bir takım çalışmasını oluşturamıyor olmalarını gözlemlemek size çok kötü hissettirebilir. Ve eğer bir CEO iseniz bu sizi “hasta” bile edebilir. Yaraya tuz basmanız ise işi daha da kötüye götürebilir çünkü, “bu sizin hatanızdır”. Şirkette birileri bazı şeylerle ilgili şikayette bulunuyorsa ya da bir memnuniyetsizliklerini ifade ediyorlarsa bunu kendi hatanız olarak içinizde hissediyor olmak psikolojik olarak da oldukça yüklü bir duygudur. Ve bu konu hakkında suçlayacak bir kişi bulamamanın psikolojisi de öyle…

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.