Dünyamızın en önemli ekonomik ve çevresel sorunlarından biri olan iklim krizinin etkileri her geçen gün artarken, konuyla ilgili yeni çözümler de hızla devreye alınıyor. İklim krizinin zamanla büyüyecek negatif etkilerini yok etmek amacıyla hükümetler yeni yasaları yürürlüğe koyarken, şirketler de geleceğin dünyası için attıkları adımları hızlandırmış durumdalar. Temiz ve doğal enerji kaynaklarından yararlanmak gündemin ilk sırasında yer alırken; “Yeşil Hidrojen” çalışmaları ile ilgili de önemli adımlar atılıyor. Paris Anlaşması kapsamındaki “karbonsuzlaşma” hedefleri doğrultusunda kullanılacak enerji alternatiflerinden biri olarak görülen yeşil hidrojenin, sürece önemli katkı sağlayacağı öngörülüyor. ABD, Almanya, Danimarka ve Çin gibi ülkeler yüksek bütçeli projelerle çalışmalar yaparak yeşil hidrojeni öne çıkarmayı amaçlıyor. Örneğin Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak yıllık 67 bin ton yeşil hidrojen üretecek tesis için ilk adımlarını attı. Moğolistan’da da kurulması planlanan tesiste hidrojen üretimi için 370 megavatlık rüzgâr enerjisi ve 1.8 gigavatlık güneş enerjisi kullanılması planlanıyor.

HIDROJEN ENERJISI NEDIR?

Bir proton ve bir elektrondan oluşan, dünya üzerindeki en basit ve en yaygın olarak bulunan element olan hidrojen; neredeyse tüm sektörlerde kullanım potansiyeli ile enerji üretim alanında önemli bir role sahip. Hidrojen enerjisi farklı renklerle temsil edilen bir üretim süreci içermekte. Yani birçok farklı enerji kaynaklarıyla hidrojen enerjisi üretilebilmesi mümkün. Örneğin; mavi hidrojen doğal gaz ile üretilirken, gri hidrojen fosil yakıtlarla elde ediliyor. Bugün tüm dünyanın odağında olan “yeşil hidrojen” ise yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmekte. İşte yeşil hidrojeni cazip hale getiren de tam bu nokta oluyor. Çevre kirliliğini artıran kömür ve petrol gibi fosil kaynakların yerini; güneş, rüzgâr ve hidrojen gibi temiz kaynakların alması kapasite bakımından yenilenebilir enerji piyasası için oldukça olumlu bir tablo çiziyor. McKinsey & Company tarafından hazırlanan “Hidrojen Öngörüleri Güncellemesi” raporuna göre; gelecek 9 yılda hidrojen yatırımlarının dünyada 500 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Yine aynı rapora göre, hâlihazırda dünyada 359 büyük ölçekli hidrojen projesi yürütülüyor. Bu bilgilerle birlikte, hidrojen üretim kapasitesinin önümüzdeki yıllarda yıllık 10 milyon tona ulaşması bekleniyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) Küresel Yenilenebilir Enerjiler Raporu’na göre; yeşil hidrojen, yenilenebilir elektrik üretimi ile elektrifikasyonu zor olan sektörler arasında önemli bir bağ kurabiliyor ve enerji dönüşümünde kolaylaştırıcı rol üsteleniyor. 2030 yılına kadar fosil yakıt alternatifleriyle maliyet konusunda rekabet edebilecek konuma gelmesi beklenen yeşil hidrojenin önünü açan unsurların başında; güneş ve rüzgâr enerjisinde düşen maliyetler, iyileştirilmiş performans ve suyun hidrojen ve oksijen olarak ayrıştırılmasını sağlayan elektrolizörler için ölçek ekonomilerinin yaratılması geliyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan IRENA Genel Müdürü Francesco La Camera, “Yenilenebilir hidrojen, ekonomilerimizi karbonsuzlaştırmaya yönelik küresel çabalarda, ezber bozan bir rol üstlenebilir. Fosil yakıtlar ile yeşil hidrojen arasındaki maliyet farkını kapatmak için oyun alanını engellerden arındırmak gerekiyor. Yeşil hid- rojen maliyet açısından rekabetçi bir konuma geldiği an, güçlü bir enerji sistemi oluşturmamıza yardımcı olabilir.” diyor. Gelecek için büyük ölçüde pozitif bir bakış sağlayan yeşil hidrojenin yararları ise şu şekilde görülüyor;

• Sürdürülebilir olması

• Kolay depolanabilir olması

• Çok yönlü amaçlarla kullanılabilir olması

• Başka gazların üretimi için de kullanılabilir olması

• %20’ye varan oranlarda taşınabilir olması

• Uzun mesafeli taşımaya uygun olması

• Fosil yakıtlardan daha yüksek ısıl değerlere sahip olması

• Hâlihazırdaki altyapıların kullanılabiliyor olması

• Sıfır emisyonla sudan üretilebiliyor olması

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.