“ÇALIŞAN DENEYİMİNDE MERİTOKRASİ VE ÖNEMİ”

Daralan küresel ekonomi, demografik değişiklikler, gelir eşitsizlikleri, yetenek kıtlığı ve yeni nesille bir – likte kendini daha belirgin biçimde ortaya koyan emek aktivizmi gerek liderlerden gerekse politika yapıcılardan yanlılıklara düşmeden çağın dinamiklerini objek – tif biçimde değerlendirme cesareti istiyor. Tüm bu değişimler, iş gücü piyasalarına ve istihdam ilişkilerine evvelce benzeri gö – rülmemiş düzeyde belirsizlik getiriyor. O halde 2023, çalışanı gerçek anlamda merkeze koyarak üretme gerçeğiyle geliyor. Bu yıl Türkiye’de 63 bin 747 üniversite öğrencisi ve 27 bin 363 genç ve deneyimli çalışanın katıldığı aday ve çalışan deneyimi araş – tırmamızda, kurumların güven vermesine, liyakat (yetenek- lerinin işi yapmaya uygun olması) ilkesiyle kariyer olanakları sunmasına ve meritokrasiye (yetenekleri ölçüsünde yükselme) dair artan beklentiler öne çıkıyor. Genç profesyonellerin yüzde 31’i, deneyimli profesyonellerin ise sadece yüzde 30’u şirketle – rinin vizyonuna güveniyor. Genç profesyonellerin yüzde 29’u, deneyimli profesyonellerin sadece yüzde 23’ü şirketlerindeki liderlere güveniyor. Güvenin azaldığı bir iklimde, öğrencilerin ve profesyonellerin liyakat inancı da geriliyor. Geçtiğimiz yıl öğrencilerin yüzde 51’i iş yaşamında liyakat kültürü olmadığı – nı düşünürken, bu yıl bu oranın yüzde 57’ye yükseldiğini gö- rüyoruz. Genç profesyonellerde de durum benzer. Çalışma ha- yatında olan gençlerde bu oran ne yazık ki bu yıl yüzde 60’tan yüzde 65’e yükseldi. Bir işveren markası unsuru olan meritok – rasi (performansın objektif kriterlerle tanınması) Türkiye’de hem genç profesyoneller hem de deneyimli çalışanlar için bir şirketi çekici kılan en önemli on unsurdan biri. İş performansımıza en ciddi tehdit olan çağın vebası stres, bir şirkete soyut ve somut anlamlarda türlü faturalar kesilmesine neden oluyor. Yaşamlarını çok stresli bulan genç profesyo – nellerin oranı yüzde 53’ten yüzde 62’ye, deneyimli profesyo – nellerde ise yüzde 55’ten yüzde 60’a doğru arttı. Söylemeden geçmeyelim, kadınlar, tüm kategorilerde erkeklere göre daha stresli. Ortada dramatik bir tablo var. Genç profesyonellerin yüzde 32’si, deneyimli profesyonellerin yüzde 46’sı çalıştıkları şirketin iş ve özel hayat dengesine önem verdiklerini belirtiyor. Pazartesileri işe enerjik başladıklarını belirtme oranında ciddi düşüş var. Genç profesyonellerin yüzde 54’ü geçen yıl işlerine enerjik başladıklarını söylerken, bu yıl bu oran yüzde 43’e ge – riledi. Deneyimli profesyonellerde ise geçen yıl yüzde 67 olan oran, bu yıl yüzde 51’e kadar geriledi. Her iki grupta da kadın – ların enerjik başladıklarını ifade etme oranları, erkeklere göre belirgin şekilde daha düşük. Görünen o ki esenlik ve iş-yaşam dengesi temaları üzerinde gelecek günlerde daha fazla çalışmamız gerekecek. Bu yıl ka – tılımcılarımız geçen yıla oranla uzaktan çalışma imkanları ile daha fazla ilgililer. Öğrencilerin yüzde 71’i, genç profesyonelle – rin yüzde 79’u, deneyimli profesyonellerin yüzde 77’si uzaktan çalışma imkanları ile ilgileniyor. Yine de kaygıların yönetilmesi gerekiyor. Üç grupta da izole olmak ve çalışma arkadaşlarıy – la bağ kuramamak, uzaktan çalışmaya mesafeli olanların en önemli kaygısını oluşturuyor. Yeni paradigmada yetenekleri çekmek, elde tutmak isteyen liderler ve kurumların, yeni stratejiler tanımlamaları elzem. Ancak bu stratejileri tanımlarken Türkiye’nin gerçeklerinden kopmamak da elzem. Örneğin, “sessiz istifa” olarak tanımla – nan akımı ele alalım. Bir tür pasif direniş olan bu akım gerçek- ten Türkiye’de yeni mi? Universum olarak farklı ülkelerde ger- çekleştirdiğimiz araştırmaları baz aldığımız “İş Gücü Mutluluk Endeksi” çalışmasında, Türkiye’nin genç iş gücü çalışanları uzun süredir “sıkışmış” kadranında karşımıza çıkıyor. Demek ki üniversite mezunu genç işsizliği oranlarında Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran ülkemizde sessiz istifa diye tanımla – nan bu kavram yeni değil. Peki “büyük istifa” kavramı Türki- ye’de gerçekten var mı? Sizce bu derece kırılgan bir ekonomide, işsizlik ve mesleksizlik konusunda canı çok yanan bir ülkede böyle bir akım mümkün mü? Bence değil. 10 yıldır gerçekleş – tirdiğimiz Türkiye çalışan deneyimi araştırmaları da böyle bir eğilimin bizde geçerli olmadığını kanıtlıyor.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.