“FİNANSAL DARALMADAN KÜRESEL FİNANSA: İNŞAATTA YENİ DÖNEM”
Türkiye’nin son 20 yılına damga vuran inşaat sektörü artık eski büyüme hızını sürdüremiyor. Üretim maliyetlerinin rekor seviyelere ulaştığı, finansmana erişimin zorlaştığı ve konut talebinin baskılandığı bir dönemde birçok firma için iç piyasa adeta “bekle-gör” moduna geçti. Ancak bu yavaşlamanın ortasında dikkat çekici bir başka gelişme yaşanıyor: Türk müteahhitlik firmaları, yurt dışında üstlendikleri projelerle küresel çapta yeniden ivme kazanıyor.
İÇERİDE TÜKENEN NEFES, DIŞARIDA DOĞAN UMUT
Türkiye’de inşaat sektörü, bir dönem büyümenin simgesi ve istihdamın motoruydu. Konut kampanyaları, kentsel dönüşüm projeleri, dev altyapı yatırımları sektöre büyük bir ivme kazandırdı. Ancak son yıllarda dengeler değişti. Özellikle pandemi sonrası dönemde artan küresel hammadde fiyatları, iç pazardaki döviz kuru oynaklığı ve yüksek enflasyon inşaatın neredeyse tüm alt kollarını baskı altına aldı. Konut alıcısının alım gücü düşerken, müteahhitlerin finansmana erişimi zorlaştı. Aynı zamanda girdi maliyetlerindeki belirsizlik, proje bütçelerinin öngörülemez hale gelmesine neden oldu. Özellikle orta ve alt gelir gruplarına yönelik konut projelerinde fizibilite hesapları bozuldu. Yeni ruhsat başvurularındaki düşüş ve yatırım iştahındaki gerileme sektörün iç piyasada bir süre daha düşük viteste seyredeceğini gösteriyor.
DIŞ PAZARDA YÜKSELEN PROFİL
Bu tablo karşısında birçok firma yurt dışına yönelerek stratejik bir kırılım yaşadı. Aslında Türk inşaat sektörü, 1970’lerden bu yana uluslararası pazarda ciddi bir varlık gösteriyor. Ancak bugünkü fark, bu yönelimin artık zorunluluk haline gelmesi. İçerideki daralmayı telafi etmek isteyen firmalar, başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere birçok bölgede yeni projelere imza atıyor. Türk müteahhitler özellikle kamu altyapısı, ulaştırma projeleri, konut üretimi ve enerji yatırımlarında geniş bir portföye sahip. Bu başarıda esnek üretim modeli, maliyet etkinliği, zorlu coğrafyalarda çalışabilme deneyimi ve mühendislik kabiliyetlerinin etkisi büyük. Ayrıca, yerel firmalarla kurulan stratejik iş birlikleri bölgesel adaptasyonu kolaylaştırıyor.
DÜNYAYA AÇILMANIN ARTILARI VE EKSİLERİ
Yurt dışına açılmanın getirdiği döviz kazancı ve ölçek büyümesi gibi avantajlar ortada. Ancak bu sürecin kendi içinde önemli riskleri de barındırdığını unutmamak gerekiyor. Öncelikle siyasi istikrarsızlıkların sık yaşandığı bölgelerde iş yapmak, hukuki ve ticari güvencelerin zayıf olması nedeniyle önemli bir belirsizlik riski taşıyor. Ayrıca döviz bazlı sözleşmelerdeki kur riskleri, kâr marjlarını doğrudan etkileyebiliyor. Buna karşın, firmaların doğru pazarlarda, kontrollü ve planlı büyüme stratejileriyle hareket etmesi halinde bu risklerin yönetilmesi mümkün. Bu noktada kurumsallaşma, yerel yasalara hakimiyet, teknik yeterlilik ve kültürel uyum başarının anahtarı olarak öne çıkıyor.
Değerli okuyucumuz,
Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.




						

