OYUNBOZAN BİR KADININ MANIFESTOSU
Evrim KURAN – Araştırmacı – Yazar
KADINIM OYUNBOZANIM
Kadınım ben. Bazen kavanozları açamıyorum, bazen civataları sıkamıyorum, salonda patlayan ampulleri değiştiremedim hala. Ama ben değişiyorum, dönüşüyorum, öğreniyorum, unutuyorum, hatırlıyorum, deviniyorum, kanıyorum; kanım mavi değil, canım kıymetsiz değil. Kırmızı rujumun arkasında biraz gülümseme biraz küfür.
Ben kadınım. Yılın ilk 5 ayında 194 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, mahkemeye takım elbiseyle gelen katillerin iyi hal indirimi aldığı, 3,2 milyon genç kadının istihdam ve eğitim olanaklarına erişemediği, World Economic Forum Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda 146 ülke arasında 127. sırada olan Türkiye’de yaşayan bir kadınım.
Kadınım ben. Çiçeksem kayayı delen bir çiçeğim, cennetse ayağımın altındaki cehennemi görüp de yarattım kendi cennetimi. Kadınım ben. Hayatı emzirmekten yılmış bir memeysem, bir isyan bayrağıyım da. Ağlama duvarıysam, bir şölen alayıyım da. Mizojiniye pabuç bırakmam, toksik erkeklik putlarını devirmekteki inadım göğüs kafesimden fışkırır. Cinderella gibi cam ayakkabı beklemem, Rapunzel gibi saçımı süpürge etmem.
Sara Ahmed “The Feminist Killjoy” (Türkçe’ye Oyunbozan Feministin El Kitabı ismiyle çevrildi) kitabında köşesinde sessiz bir kabullenişle oturmak yerine ses yükseltenlere, otoriteye tepki gösterenlere, karşılık verenlere, bu sebeple haliyle ortamı gerenlere feminist killjoy / oyunbozan feminist diyor. Oyunbozan feministi, bir kültür eleştirmeni, bir filozof, bir şair ve bir aktivist olarak ele alıyor:
“Oyunu bozmak bir dünya yaratma projesi. Neyi gösterdiğimiz (kültür eleştirmeni olarak oyunbozan feminist), nasıl bildiğimiz (filozof olarak oyunbozan feminist), ne yarattığımız (şair olarak oyunbozan feminist), neyi yıktığımızdır (aktivist olarak oyunbozan feminist).”
Ben de bir oyunbozanım. Bu bir savaşsa bu savaşı ben seçmedim, savaş beni seçti. Varoluş için savaşmanız gerektiğinde savaşmak bir varoluş haline gelebilir. Oyunbozan olmaya devam ediyorum çünkü onlar ne yapmamız gerektiğini söylemeye devam ediyor.
Ben kadınım. Saçma sapan benzetmelerin öznesi, başkalarının beklentilerinin nesnesi değilim. Anne olduğum için değil, insan olduğum için kutsalım. Muayyen günümde olduğundan değil, içimden geldiği için ağlıyorum. Hafif meşrep olduğumdan değil canım öyle istediği için kahkaha atıyorum.
Onaltımdan beri çalışıyorum. Kula da zalimin talim ettiği yola da minnet eylemiyorum. Ben kadınım. Beni sevebilirsin ama bana sahip olamazsın. Benimle arkadaş olabilirsin ama beni suistimal edemezsin. Benden hoşlanabilirsin ama beni taciz edemezsin. Bana öfkelenebilirsin ama bana şiddet gösteremezsin. Kendini şövalye, kurtarıcı, avcı toplayıcı sanabilirsin ama eşit olduğunu inkar edemezsin.
Ben oyunbozan bir kadınım. Ben itirazı olan bir kadınım. Erkekliği maçoluk sananlara, kadınlığı muhtaçlık sananlara, nezaketi zayıflık sananlara, iyiliği enayilik sananlara, zenginliği banka hesabı sananlara, unutmayı affetmek sananlara, sevmeyi sahip olmak sananlara, cüreti cesaret sananlara, ahlakçılığı erdem sananlara, sabrımızı sonsuz sananlara itirazım var.
Sizin de itirazınız varsa bu yazıyı okuduktan sonra duygunuzu bir şarkıyla taçlandırın. Wyndreth Berginsdottir’in sözlerini yazdığı, bence en iyi Ekaterina Shelehova’nın ses verdiği Savage Daughter (Cadı Kız)’ı dinleyin:
I am my mother’s savage daughter
the one who runs barefoot
cursing sharp stones
I am my mother’s savage daughter
I will not cut my hair
I will not lower my voiceBen annemin cadı kızıyım
yalın ayak koşarken
keskin taşlara küfreden
ben annemin cadı kızıyım
ne saçımı keserim ne de sesimi