“TEKNOLOJİLERİMİZLE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İNŞA EDİYORUZ”

Teknolojisini ve kaynaklarını daha iyi bir gelecek adına tüm dünya için erişilebilir hale getirmek felsefesiyle çalışan Microsoft, bu yıl ülkemizde 30. yılını kutluyor. İlk günden bu yana Türkiye’deki teknoloji ekosisteminin tüm paydaşlarına değer katma amacıyla büyük projelere imza atan Microsoft Türkiye, dijital dönüşümün anahtarını elinde tutuyor. Dijital sahada tüm yetkinliklerini kullanıcısına daha fazla fayda sağlayacak şekilde dönüştüren şirket, bulut temelli teknoloji çözümleriyle de daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeyi hedefliyor. Business Türkiye okuyucuları için sorularımızı yanıtlayan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, start-up’lara sağladıkları destekleri anlatırken, geleceğin liderliğine dair önemli ipuçları veriyor.

Alanınızda öncü bir şirket olarak 30 yıla dair değerlendirmelerinizi ve sektörde yarattığınız güçlü etkiler üzerinden görüşlerinizi alabilir miyiz?

Microsoft Türkiye olarak, Türkiye’yi Windows ile tanıştırdığımız 1993 yılından bu yana teknolojiyi tüm birey ve organizasyonlar için erişilebilir hale getirmek için çalışıyoruz. Ancak yakın dönemi değerlendirirsek benim de göreve başladığım dönem olan pandemi sürecinde büyük bir dijital dönüşümün yaşandığını söyleyebiliriz. Microsoft Türkiye, tüm iş ortakları ve müşterileriyle bu dönüşümün başarılı şekilde hayata geçirilmesine öncülük etti. Ürün ve servislerimizle küçük ve orta ölçekli işletmelerden dünya çapında operasyon yürüten global şirketlere kadar tüm işletmelerin rekabet gücü kazanmasına katkı sağladık. Öte yandan sadece müşterilerimize değil, Türkiye’deki teknoloji ekosisteminin tüm paydaşlarına değer katma amacıyla büyük projelere imza attık. 2019 yılında Microsoft Teknoloji Merkezi’ni (MTM), 2020 yılında MEXT içindeki Microsoft Manufacturing Core’u, 2021’de Perakende Deneyim Merkezi’ni, 2022’de ise Microsoft Türkiye Ar-Ge Merkezi’ni faaliyete açtık. Tüm bu yatırımların Microsoft’un Türkiye’ye bakışını özetlediğini düşünüyorum. Bugüne dek olduğu gibi bugünden sonra da hibrit bulut çözümlerimizle dijital dönüşümü yaygınlaştırmaya, dijital anlamda yetkin iş gücünün yetişmesine katkı sağlamaya, ülkemizin start-up ekosistemini desteklemeye, kadınların ve gençlerin teknoloji sektörüne yönelmesini teşvik etmeye, siber güvenlik alanında Türkiye’de uçtan uca çözüm sunmaya, iş ortaklarımızın etkili sürdürülebilirlik hedefleri belirlemelerine ve bu hedeflere ulaşmalarına yardımcı olmaya devam edeceğiz.

İş dünyasının yüzde 80’ininden fazlasının Microsoft teknolojilerini kullandığı bir sistemde Microsoft Türkiye’nin 30. yılıyla birlikte önceliklendirdiğiniz ve odaklandığınız konuları öğrenebilir miyiz?

Microsoft denince aklınıza tek bir marka, tek bir olgu gelmesin. Biz çok dev bir yapıyız. Bu nedenle bünyemizde yaşanan tüm değişimler etrafımızı saran geniş etki çemberinin içinde yayılıyor. Son 10 yılda Microsoft’un yaşadığı dönüşümün çok önemli iki çıktısı oldu. Bunun bir ayağını bulut platformları, diğer ayağını da start-up’lar oluşturdu. Gelecek sene önceliğimiz, bu iki dünyanın potansiyelini kanıtlayan ve değişime öncülük edecek start-up’ları teknolojilerimizle, küresel ağımızla ve yatırımlarımızla desteklemek olacak. OpenAI olsun, Metaverse olsun, 5G-6G teknolojileri olsun bugün ve gelecekte kırılım yaratma gücüne sahip hiçbir teknolojinin bulutsuz çalışması düşünülemez, düşünülse de gerçekleştirilemez. OpenAI ve benzeri teknolojilerin çalışabilmesini sağlayan tek ortak payda ölçek. Yüksek ölçek olmadan, ölçek ekonomilerinin kaldıracını kullanmadan söz konusu teknolojilerden sonuç alınması mümkün değil. Bu nedenle veri merkezlerinin ülkelerle yakın temas halinde çalışması çok önemli. Veri merkezleri olmadan, yani bu muazzam veri setlerini işleyecek bir altyapı olmadan bugün konuştuğumuz teknolojilerden tam anlamıyla faydalanmamız imkansız.

Dijital dönüşümün anahtarını elinde tutan bir şirket olarak, bu alanın evrildiği yön hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu bağlamda, gerçekleştirdiğiniz projeleriniz ve dijital altyapı stratejilerinizden bahsedebilir misiniz?

Microsoft’un teknoloji ekosisteminde dijital dönüşüm konusu geride kaldı. Artık dijital olgunluk dönemine girdik. Bu şu anlama geliyor: Dijital sistemleri, uygulamaları, cihazları, araçları, servisleri ve dijital sahada aklınıza gelebilecek tüm yetkinlikleri daha efektif hale getirmek, kullanıcısına daha fazla fayda sağlayacak şekilde dönüştürmek. Evrildiğimiz noktanın en belirleyici unsuru hiç şüphesiz yapay zeka. Bu alanda çarpıcı bir ilerleme kaydettik. Microsoft 365 Copilot sayesinde tatmin edici çıktılar elde etmeye başladık. Github Copilot ile yeni kodların yüzde 46’sı yapay zeka ile yazılıyor, yazılımcı üretkenliği yüzde 55 artıyor ve yazılımcıların yüzde 75’i daha tatmin edici işlere odaklanabiliyor. 6-7 sene öncesine kadar doğal dili alıp görsele çevirme ya da uzun bir makaleyi özetleme konusunda çok zorlanıyorduk. 2015-2019 yılları arasında imaj ve dil yaratabilmek için öğrenme algoritmasını geliştirmeye odaklanan OpenAI, bu süreçte çok yüksek ölçekte makine gücüne ihtiyaç duyunca biz Microsoft olarak 2019 yılında Azure’u OpenAI şirketinin kullanımına açtık ve 1 milyar dolar tutarında yatırım yaptık. Bugün yapay zeka ile ilgili bir şiir yaz dediğimizde bu talebi karşılayabilen bir yapı oluşuyor. En önemlisi de yapay zeka, insandan aldığı geri bildirim ile ilerleyebilmesinin yanı sıra, aynı zamanda generative yani sıfırdan içerik üretebilir hale geldi.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.