“KODLARIMIZDA GİRİŞİMCİLİK RUHU VAR MI?”

Girişimcilik, zaman ve çaba harcayarak, finansal, psikolojik ve sosyal risk – leri göz önünde bulundurarak, maddi ve bireysel kazanımları hedefleye – rek yeni ve farklı değerli şeyler yaratma süreci olarak tanımlanmaktadır. (Shane, Venkataraman 2000) Girişimci kavramı, Latince intare kökün – den geldiği, İngilizce’de enter (giriş) ve pre (ilk) kelime köklerinin birleşmesi ile oluşan entrepreneur, yani “ilk girişen, başlayan” olarak tanımlanmaktadır. (Yıl – maz, 2014) Girişimciliğin ve girişimcinin pek çok tanımı bulunmakla beraber ilk olarak 1755 yılında Richard Cantilon tarafından yapılan tanım, geniş kabul gör – müştür. Cantilon’a göre girişimci: “Kâr elde etmek amacıyla işi organize eden ve işin risklerini üstlenen kişi” olarak tanımlanmıştır. Girişimciliğin ortaya çıkışında kişiliğin mi yoksa sosyal çevrenin mi daha etkili ol – duğu sorusu uzun süre tartışılmıştır. “Girişimcilik doğuştan mıdır yoksa sonradan mı oluşur?” tartışmaları yapılırken insanın girişimci olarak doğmadığı, var olan potansiyelin kültürel, sosyolojik, psikolojik, sosyopsikolojik, politik ve ekonomik çevre faktörleriyle bireylere kazandırıldığı inancı yaygınlaşmıştır. İnsanda girişim – ciliğin etkileri genetik olarak var olabilir. Ancak ailenin, çevrenin ve eğitimin de girişimci kişiliğin oluşmasında çok önemli etkenler olduğunun bilinmesi gerekir. Örneğin, bizim kültürümüzde göçebe yaşam tarzı ve Türk ulusal tarihinde sık sık hareket etme davranışı göz önüne alındığında, risk alma, adaptasyon ve giri – şimcilik özellikleri kolayca talep edilebiliyor. Girişimcilik beraberinde yenilikçili – ği getirir. Yenilikçi davranış, yeni fikirlerin üretilmesi, yaratılması, geliştirilmesi, uygulanması, teşvik edilmesi, fark edilmesi ve tanımlanması süreci olarak ifade edilmektedir. (Thurlings vd., 2015) Dünyanın en yenilikçi liderlerini inceledikten sonra yenilikçi davranışın sorgulama, gözlemleme, bağlantı kurma, tecrübe etme ve uzlaştırma gibi boyutlardan oluştuğunu tespit etmişlerdir. Başarıya ulaşmış girişimcilik hikayelerinden bazıları: Pandemi dönemi ile paket servise olan talebin artması sebebiyle adını sıkça duy – duğumuz Getir, 2021 yılı içinde toplam 1 milyar dolar yatırım alarak değerini iki – ye katladı. Son dönemlerde Londra ve Hollanda’da hizmet vermeye başlayan bu girişim, Amerika’da da faaliyete geçecek. Getir, insanların ihtiyaç duyduğu ürün – leri 10 dakika içerisinde ulaşmasını sağlayan İstanbul, Ankara ve İzmir merkezli olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde 100’den fazla deposu ile hizmet veren pa – ket servis uygulamasıdır. 2015 yılında “Bi Taksi” uygulamasının kurucusu olan Nazım Salur tarafından kurulan bu girişim, çeşitli girişimcilik ödüllerine de layık görülmüştür. Martı, 2018 yılında Oğuz Alper ve Sena Öktem tarafından kurulmuştur. 2019 yı – lında faaliyete geçen girişim, elektrikli scooter paylaşımı sağlayan yerli bir tekno – loji girişimi olarak kabul ediliyor. Başlangıçta yalnızca İstanbul’da kullanımda olan bu sistem, günümüzde Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok farklı şehirde hizmet vermeye de devam ediyor. Şirket, geliştirdiği yazılım ve kullandığı elektrik – li araçlar sayesinde karbon salınımını azaltıyor. Bunun yanı sıra taşımacılık sektö – rüne yepyeni bir bakış açısı getirmeyi de hedefliyor. Yemek Sepeti’nin kurucusu ve CEO’su olan Nevzat Aydın, 2000 yılında e-ticaret eğitimi için bir start-up merkezi olan San Francisco’ya gitti. Burada eğitim sıra – sında Amerika’da olan başarılı girişimleri ve bunların iş modellerini inceledikten sonra internet üzerinden yemek sipariş fikri dikkatini çekti. Eğitimini yarım bı – rakarak bu fikri hayata geçirmek için hemen Türkiye’ye döndü. Bu fikir, internet üzerinden restoranların kullanıcılardan yemek siparişi almasını sağlamak için geliştirildi. İlk etapta restoranları ikna etmekte zorlansalar da anlaşma süreci so – nunda başarılı oldu. Sonuç olarak, girişimcilik yüksek disiplin ve sorumluluk gerektiren, inişli-çıkışlı, yaratıcılıktan ve motivasyondan beslenen bir süreç. Bu tanımlar ışığında girişim – ciliğin bir iş değil zamanla oluşan, gerçek bir tutku ile birleşerek gündelik yaşama yansıyan bir ruh hali olduğunu söyleyebiliriz. Aslında bu ruh hemen hemen he – pimizde bulunur fakat genelde bu ruhu hayata geçirme cesareti ve bilgi birikimi yoktur. Bu duyguyu aktif hale getirmek, arayışa başlamak, gözlemlemek ve sonun – da cesaret göstermek esastır diyebiliriz.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.