2020 yılı, Covid -19 pandemisinin etkisi küresel anlamda hem arz hem talep yönlü iktisadi etkilerinin hissedilmesiyle birlikte hanelerde önemli gelir kayıplarının yaşandığı bir yıl olmuştur. Dünya ekonomisi Covid-19 salgınına durgunluk sinyallerinin arttığı bir dönemde yakalandı. Salgın durgunluğun açığa çıkmasına neden oldu. Küreselleşme elbette yeni bir olgu değil ama çok hızlı ve yaygın teknolojik ilerlemenin eseri olarak ortaya çıkan bu son küreselleşme dalgası ekonomik sistemleri ve yapıları daha kırılgan hale getirdi. Pandeminin neden olduğu ekonomik kriz derin izler bırakmaya devam ediyor. Uzun süreli yüksek işsizlik ve okul kapanmalarından kaynaklanan insan sermayesi erozyonu, iflaslardan kaynaklanan değer kaybı ve yüksek kamu borcundan gelecek mali politika üzerindeki kısıtlamalar listenin başında yer alıyor. Ne durumdayız? Ocak ayında açıklanan Uluslararası Finans Enstitüsü’nün Küresel Borç Görünümü başlıklı raporu yayınlandı. Gelişmekte olan ülkeler arasında Mısır, Türkiye ve Arjantin’in iç borçlanmaları daha çok ulusal paraları cinsinden olduğu için, döviz kuru artışı ile borç stokları dolar cinsinden düşmüştür. Türkiye’de borç stoku artan kesim kamu olurken, kamunun borçlanma oranı 2018’de %14,6 iken, 2019’da %15,2’ye yükselmiştir. Türkiye ekonomisinin sorunlarını ikiye ayırmak gerekiyor. Birincisi makroekonomik dengesizlikler. İkincisi ise, ülkenin kaynaklarının ve birikimlerinin gelecek nesiller için altyapı olmasını sağlayacak biçimde yönetilme sorunu olarak görülebilir. Makroekonomik sorunların çözümü için uzun vadeli bir ekonomik program yapılma zorunluluğu kesindir. Kısa vadeli istikrar politikaları yardımıyla makroekonomik sorunların çözülmesi mümkün gözükmemektedir. Sektörlerin GSYH içindeki ağırlığı göz önüne alınınca yüzde 4,5’luk ilk çeyrek büyümesinde asıl etkinin sanayi, hizmetler ve kamu yönetiminden kaynaklandığı söylenebilir. Sanayi üretiminin ilk çeyrekteki büyümesinin yüksek olduğu sanayi üretim endeksi verilerinden biliniyordu. Öte yandan geçen yılın ilk çeyrek büyümesinin eksi 2,3 olmasının baz etkisi yarattığı da unutulmamalıdır. Aşağıdaki tablo sektörlerin yüzdesel büyüklüklerini göstermektedir.

Temel İş gücü istatistiklerine başka bir açıdan bakılması da gerekmektedir. Yani şu şekilde açıklayabilirsek daha faydalı olacağı kanısındayım: Tarım-dışı özel sektör istihdamı (mevsim etkisi arındırılmış). Ağustos 2018’de 19,3 milyon; Ağustos 2019’da 18,3 milyon, Ağustos 2020’de 17,5 milyon. Özel sektörde istihdam kaybı son yılda 800 bin, son iki yılda 1.8 milyondur. (Şekil 1) Özel sektör istihdam sayısı düşme eğilimindedir. İstihdama olan katkısı da düşmektedir. Bu da aslında özel sektörün içinde bulunduğu olumsuz koşulları işaret etmektedir.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.