Ecogreen Enerji Holding A.Ş. güneş, biyogaz ve biyokütleye dayalı elektrik üretim yatırımlarıyla enerjisini doğadan alan, yılda yaklaşık 2 milyon ton karbon emisyonunun atmosfere salımını engelleyen, doğa dostu bir holding. Yenilenebilir enerjinin birçok kaynak tipinde yatırım yaparak güçlenen holdingin şu an gündeminde rüzgar ve hidroelektrik santrali yatırımları var. Ecogreen Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uğurlu, Türkiye’nin kaynaklarının verimli kullanılması halinde, dünyanın gelişmeye ve büyümeye en elverişli ülkesi olduğuna inandıklarının altını çiziyor. Uğurlu, toplamda 32 hedef ve 81 eylem planı içeren Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın da dünyanın geleceği için çok önemli olduğunu belirtiyor. Doğaya karşı net sorumluluklarından taviz vermeden gerçekleştirdikleri yeni yatırımlarını ve projelerini bizlere aktaran Osman Uğurlu, enerji sektöründe yaşanan gelişmeleri, sektörün ülke ekonomisine katkılarını ve yenilenebilir enerjiye dair tüm bilinmesi gerekenleri anlatıyor.

Güneş, biyogaz ve biyokütleye dayalı elektrik üretim yatırımlarıyla ülkemizin öncü kuruluşlarından olan Ecogreen Enerji, yenilenebilir enerjinin hemen her alanında projeler üretiyor. Öncelikle, holdinginizin yola çıkış öyküsünü ve bu öyküyü yaratan motivasyonları sizden dinleyebilir miyiz?

Uğurlu ailesi olarak, 1965’ten bu yana tekstil ile ilgili çok büyük yatırımlar yaptık. Bu sektörde hala sürdürülebilir ve güçlü yatırımlarımıza devam ediyoruz. İSO 1000’deki kalıcı yerimizi koruduk ve 2021’de İSO ikinci 500’de 153. sırada yerimizi aldık. 2022’de ise yeni fabrikamızın devreye girmesi sayesinde İSO 500’de ilk 200’e girmeyi hedefliyoruz. Bu geleneğin içinden geldiğimden, İstanbul Teknik Üniversitesi, Teknik Geliştirme ve Pazarlama Bölümü ile State University of New York’a bağlı Fashion Institute of Technology’de aldığım eğitimlerle çift diplomayla mezun oldum. Henüz üniversite yıllarımda yenilenebilir enerji sistemlerine ciddi merak duymaya başladım ve bu konularda araştırmalar yaptım. Fosil yakıt kullanımının bir geleceği olmadığını gördüm. Kömür ve petrol gibi yakıtlar sanayileşmemizde her ne kadar önemli rol oynasa da dünyamızın geleceği açısından artık sürdürülebilir değillerdi. Yaşadığımız iklim krizinin en büyük sebebi bu yakıtların vesile olduğu karbon salımı. ABD ve Çin gibi küresel güçler, gelecekte enerji krizinin daha büyük sorunlara yol açabileceğini görüp özellikle biyogaz ve biyokütleye dayalı elektrik üretim santralleri kurmaya başladı. Günümüzde sadece Çin’de toplamda 7 milyon biyogaz tesisi bulunuyor. Ülkemiz GES yatırımlarında oldukça hızlı ilerlerken, biyogaz ve biyokütle gibi teknolojiler konusunda henüz yeteri kadar çalışmamız bulunmuyor. Mezun olduktan bir müddet sonra yapmış olduğum detaylı incelemelerin ardından, 2015 yılında, “daha iyi bir gelecek mümkün” ideali ve sürdürebilirlik vizyonu çerçevesinde Uğurlular Elektrik Üretim A.Ş.’yi kurarak, güneş enerjisi santralleri, biyogaz ve biyokütle elektrik üretim tesislerimizin temellerini attık. 2020 yılının sonlarına doğru kurmuş olduğumuz 3 biyogaz, 2 biyokütle ve 6 güneş enerjisi elektrik üretim santralimizi, “Ecogreen Enerji Holding A.Ş.” çatısı altında birleştirdik. Yeni ofisimizde, yeni ekip arkadaşlarımızla birlikte, oldukça kısa bir sürede Ecogreen Enerji’yi ülkemizin en saygın yenilenebilir enerji şirketlerinden biri konumuna yükselttik. 2022 yılı itibarıyla santral ve tesislerimizde ürettiğimiz tüm elektrik, YEKDEM kapsamında devletin elektrik alım garantisine girdi. Böylece yıllardır verdiğimiz gayret ve emeğimizin de karşılığını almaya başladık. Her biri alanında uzman, disiplinli, genç çalışma arkadaşlarımızla birlikte her an yeni projeler geliştiriyor ve yeni yatırımlar yapıyoruz. Gelecekte Ecogreen, ülkemizde ve dünyada güçlü ve sürdürülebilir yatırımlarıyla adından çok daha fazla söz ettirecek. Bizim ana motivasyonumuz, yenilenebilir enerjinin tüm kaynak tiplerinde yatırım yaparak, sektörde öncü olmak. Şu an gündemimizde rüzgar ve hidroelektrik santrali yatırımları var. Bu konuda çalışmalarımız hızla devam ediyor.

Yenilenebilir enerji yatırımlarınız ile ülkemizin enerji ihtiyacına katkı sağlayan bir şirket olarak, faaliyetlerinizin kapsamını ve gerçekleştirdiğiniz yatırımları anlatır mısınız? Önümüzdeki dönem için odağınızda hangi projeler mevcut?

Şu an altı ayrı ilde güneş enerjisinde 27 MWe, üç ayrı ilde faaliyet gösteren biyogaz santrallerimizde toplamda 7.5 MWe, Denizli Biyokütle ve Honaz Biyokütle santrallerimizde de toplam 14.9 MWe kurulu güçte elektrik üretim santrallerine sahibiz. 2023 itibarıyla da yurt içi ve yurt dışındaki projelerimizin hayata geçmesiyle toplamda 300 MWe, üç yıl içerisindeyse 600 MWe kurulu güce ulaşmayı hedefliyoruz. Yeni projeler noktasında çok büyük yatırımlarımız kısa sürede hayata geçiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mızın düzenlediği YEKA-4 GES NİĞDE BOR-2 ihalesiyle almaya hak kazandığımız 100 MWe güneş enerji santralimizin kurulumu için gerekli çalışmalara başladık. Yine bizim için tamamen yeni ve iddialı bir sektöre bu yıl giriş yapıyoruz. 2022 yılının sonuna doğru, biyogaz santrallerimizin çıktısı ürünleri organik ve organomineral gübre tesisi yatırımıyla değerlendirerek gübre pazarında ciddi bir oyuncu olacağız. Tüm dünyanın beklediği kuraklık senaryoları nedeniyle organik ve organomineral gübre üretimi stratejik bir önem kazandı. Bu sebeple doğaya karşı net sorumluluğumuzdan hiçbir taviz vermeden, yeşil enerji üretme ısrarımızdaki şirket politikamızla tamamen paralel şekilde, toprağımıza karşı da aynı duyarlılığı gösterecek ve yüzde yüz organik gübre üreterek sektördeki yerimizi alacağız. Ülkemizde yıllık ortalama 6 milyon ton gübre ithalatı yapılıyor. Biyogaz tesislerimizin çıktısı ürünlerle, 2023 yılında 90 bin ton organik ve organomineral gübre üretmeyi hedefliyoruz. Böylece bu alanda ülkemizin cari açığına da ciddi katkı sağlayacağız. İlk defa buradan yeni ve güçlü bir yatırımımızı daha duyurmak istiyorum. Bu yola ilk çıktığımızda, enerjimizi doğadan alacağımızı ve sadece maddi yatırımlarla sınırlı kalmayıp, fosil yakıtlar sebebiyle kirlenen doğamızın kendini yeniden toparlayabilmesi için, karıncanın ağzındaki bir damla suyla bile olsa, bu kirliliği temizlemek, bu yangını söndürmek için tüm yatırımlarımızı sadece yenilenebilir enerji ağında gerçekleştireceğimizi söyledik. Bu sebeple de hiçbir yatırımımızı bugün odaklı düşünmedik. Her daim önümüze, geleceğe baktık. Dolayısıyla Ecogreen olarak, elektrikli şarj istasyonları kurmak için gerekli çalışmalara başladık. Çok kısa bir süre içerisinde, EPDK’nın yayınlamış olduğu Şarj Hizmeti Yönetmeliği’ne uygun şartları yerine getirerek lisans başvurusunda bulunmayı planlıyoruz. Elektrikli araç kullanıcılarının şarj hizmeti almada karşılaştığı lokasyon ve istasyon yetersizliği gibi taleplerini gözeterek doğru ve güvenilir teknoloji ile hizmet vermeyi planlıyoruz. Yapmayı planladığımız bu yatırım ile elektrikli araç kullanımını da teşvik edeceğiz. Bu sayede araçlardan gökyüzüne yayılan karbondioksit salımının azalmasına da katkı sunacağız. Bu yatırımımız ile “daha iyi bir gelecek” için verdiğimiz mücadelede hedefimize biraz daha yaklaşıyoruz.

Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın (ETKB), Güneş Enerjisine Dayalı Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları ve Bağlantı Kapasitelerinin Tahsisine İlişkin YEKA GES-4 Niğde Bor-2 ihalesini alarak önemli bir yatırımın altına imza attınız. Söz konusu yatırımın içeriğini ve stratejilerinizi anlatır mısınız? Yapılan sözleşme kapsamında neler yapacaksınız?

Bu projeyi gerek ülkemiz gerekse dünya için bir fırsat projesi olarak görüyoruz. Yapı ve konumu itibarıyla çok kısa sürede hayata geçirilebilecek olan bu proje için ön hazırlıklarımızı tamamlamak üzereyiz. Proje, ilerleyen dönemde özellikle dünya için gün geçtikçe önem kazanan karbon ayak izinin azalımı konusunda önemli bir yere sahip olacak.

Şirketlerin yenilenebilir enerjiye dair risk faktörünü en aza indirebilmeleri adına dikkat etmeleri gereken konu başlıkları neler?

Şirketler yenilenebilir enerjiye dair risk faktörlerini en aza indirmek istiyorlarsa öncelikle farklı kaynak tiplerinde yatırım yapmalı. Bir şirket sadece hidroelektrik santrali yaparsa, küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık oluştuğunda yatırım ciddi ölçüde zarar görecektir. Yine bir şirket, sadece güneş santrali yatırımı yaparsa, panellerle veya ekipmanlarla ilgili bir sorun olduğunda ciddi sıkıntılara maruz kalabilir. Sadece biyogaz ve biyokütle yatırımı gerçekleştirirse de hem nakliye maliyetlerinden çok fazla etkilenebilir hem de ham madde tedariği ile uğraşmak zorunda kalabilir. O yüzden de yenilenebilir enerji şirketlerinin farklı kaynak tiplerinde yatırım yapması, risk faktörünü önemli ölçüde azaltacağından geleceğe daha emin adımlarla yürümesini sağlayacaktır. Yine EPDK mevzuatına göre lisanslı ve lisanssız santraller iki minvalde değerlendirilir. İki santral tipinin de birtakım avantajları var. Lisanslı santrallerin daha fazla olmasında fayda var çünkü lisanslı santraller her gün ürettikleri enerjinin gelirini elde etmeleri sebebiyle, bu santrallerde nakit akışı lisanssız santrallere oranla daha güçlü. Lisanssız santraller ürettikleri enerjinin parasını yaklaşık 2 ay sonra alır.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.