“VERİMLİLİK DOĞRU İLİŞKİ İLE BAŞLAR”

Verimlilik, yaşadığımız çağda en temel göstergeler – den biri haline geldi. Bu kavram, ülkeler ve ticari işletmeler için vazgeçilmez ve göz ardı edilemez bir kavram artık. Bir ilişki mentoru olarak verimliliğin doğru ilişkilerle başladı – ğına inanıyorum. Geride bıraktığımız pandemi dönemi bize verimliliğin farklı bir yüzünü gösterdi. Her ne kadar evlere kapanmak canımızı sıksa da birçoğumuz için evden çalışma – nın daha verimli olabileceği gibi bir gerçekle tanıştık. Yollar – da geçen zaman, firmaların kiralık araç ve benzin masrafla – rı, toplantılara katılmak için yollarda sarf edilen emek gibi birçok şeyden istemesek de tasarruf etmiş olduk. Birçok kişi ve kuruluş “Ee işler böyle de yürüyormuş” sonucuna vardı. Ancak bu zorunlu ekonomik verimlilik, ilişkiler alanında ne kadar verimli ya da verimsiz olduğumuzu bir miktar su yü – züne çıkarttı gibi geliyor bana… Bir yandan iş hayatımızdaki online iletişime ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da hiç olmadığımız kadar ailemiz ya da bir arada yaşadıklarımızla olmak zaman zaman dengeleri bozdu. Birçok insan yollarda ve bitmek bilmez mesailerde geçen zamanlardan kalan kısacık vakitlerde yaşadığımız özel ilişkilerimizin ne kadar verimsiz olduğunun bilincine vardı. Ben kişisel ilişkilerimizdeki verimliliğin iş yaşamımızdaki ve – rimlilikle doğru orantılı olduğunu ya da benzerlik gösterdiği – ni düşünüyorum. İş hayatındaki verimlilik bir işe yatırdığınız emek-zaman karşılığında ne kadar ürettiğiniz veya ne kalitede ürettiğinizle ölçümleniyor. Kişisel ilişkilerimizdeki verimlili – ğin en kilit noktası ise o ilişkiye kattıklarınızın karşılığında o ilişkiden neler alabildiğinizle alakalı. Yani ilişkilerdeki al – ma-verme dengesi. Bunun önemine yürekten inandığım için ikinci kitabım olan “İlişkilerin Gerçek Hikayesi”nde alma-ver – me dengesine özel bir bölüm ayırdım. Günümüz insanının düştüğü en büyük yanılgılardan biri çok fazla almaya odaklı olmaktır. Bir çalışan, çalıştığı firmadan sadece ne kazandığına odaklanır. O firmaya ne kattığı üzerine hiç kafa yormazsa, o iş bir süre sonra verimliliğini yitirir ya da o iş ilişkisi çıkmaza sürüklenebilir. Aynı şekilde kişisel ilişkilerimizde de sadece almaya odaklı olmak, bir süre sonra o ilişkinin kaçınılmaz olarak sonlanmasına ya da katlanılamaz hale gelmesine ne – den olabilir. Bu nedenle alma-verme dengesi hayatımızın tüm alanlarında kilit bir rol oynar. Danışanlarımla yaptığım görüşmelerde alma-verme dengesi konusunda şu soruyu çok sık sorarım: “Sence alma-verme dengesini sağlamak için ne yapılabilir?’’ Genellikle insanlar bu soruya “Almayı artırırım” ya da “Vermeyi azaltırım” diye cevap verir. Aslında bu dengeyi oturtmanın herhangi bir şeyi azaltmak ya da artırmakla ilgisi yoktur. Alma-verme denge – sinin en kolay formülü “sınırları baştan belirlemek” ile ilgili – dir. Sınırları baştan belirlenmiş, sadece ne aldığımıza ya da ne kazandığımıza odaklı değil aynı zamanda ne kattığımıza da odaklı kurulmuş ilişkiler daha sağlıklı, daha uzun ömürlü ve en önemlisi daha “verimli” ilişkiler oluyor. Tahmin edebilece – ğiniz gibi bu hem iş ilişkilerimiz hem de kişisel ilişkilerimiz için geçerli bir formül. Bir ilişki için harcadığınız zaman-emek ikilisi, sizi o ilişkinin içinde mutlu, huzurlu ve güvende hissettirmiyorsa verimli bir ilişki yaşamıyorsunuz demektir. Bir süre sonra ilişkinin için – de kendinizi yalnız, sıkışmış, kapana kısılmış ve mutsuz his – sedersiniz. Aynı şekilde yaptığınız işte de emek-zaman ikilisi karşılığında ürettiğiniz işten tatmin olmuyorsanız verimli bir iş yapmıyorsunuz demektir. Kendinizi yine yalnız, sıkışmış, kapana kısılmış ve mutsuz hissedersiniz. Bu tarz ilişkilerde sadece kazandıklarınıza odaklı olduğunuz için o ilişkinin size kattığı maddi kazanç, toplumsal statü, konfor gibi kazanç – lardan vazgeçmek istemediğiniz için de bir türlü o ilişkiden çıkamazsınız. Ne aldığınız ya da ne kazandığınız konusuna harcadığınız düşünsel mesai kadar ne kattığınıza ya da neler kazandırdığınıza da mesai harcamanız gerekir. Bu mesai, size her zaman için verimlilik olarak geri döner. Verimli olmadığı – nızın farkındalığı, sizi daha verimli deneyimlere doğru götü – recektir. En azından bunu yaratmak için kendinizde gerekli iç gücü bulma imkanınız olacaktır. Birçoğumuzun durup dururken hayatının herhangi bir alanı için “Ben bu alanda ne kadar verimliyim acaba?” diye düşün – düğünü sanmıyorum. Ama zaman zaman durup düşünme – miz çok değerli. Hem kişisel ilişkilerimizde hem de iş ilişki – lerimizde ve hatta diğer tüm ilişki seçeneklerinde verimliliği ön plana alarak alma-verme dengesini oturtmamız gerekiyor. Her türlü yolculukta her daim verimli ilişkiler yaşamanız di – leğiyle…

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.